14 Haziran 2013 Cuma

Allah'ın emriynen

efendim kız istemek, kız tarafının pasta börek hazırlayıp erkek tarafını beklediği, erkek tarafının da çikolata çiçek almak suretiyle ailecek allahın emri peygamberin kavliyle kızı babasından ya da bu konuda yetkili başka bir aile bireyinden istemeye gittikleri adetin adıdır. 
diycem ama değil. görüntüde böyle olsa bile değil...

kızı isteyecek olan da istenecek olan da olayın ciddiyetini en iyi orada farkeder. ailelerin daha önce hiç tanışmamış bireyleri bir araya gelir. burada bu tanışmamış k
işilerin birbirini sevmeme, birbiriyle anlaşamama gibi bir ihtimal her zaman vardır. her an birileri pot kırabilir, karşı taraf ayar alabilir. karşılıklı hain bakışmalar, burundan solumalar, yumruk sıkmalar, gecenin sonunu karakolda şenlendirmeler bile söz konusu olabilir. kız vermek kolay olmadığından herkes fazlasıyla hassaslaşabilir. tüm bunların stresiyle geçen günler ve saatlerle birlikte gün, saat belirlenir.. hazırlıklar yapılır ve büyük buluşma gerçekleşir. hanım kızımız heyecan içerisinde evin içinde dolanır durur. kız babası gerginliğinden, aynı anda aşmaya çalıştığı üzüntüsü ve sevincinden bi yere oturamaz. anne son bir sigara içme derdinde olsa da salata tabağının yerinin iyi olup olmadığını tekrar tekrar kontrol eder. kızın abileri her ne kadar bu zamana kadar tom ve jerry kıvamında yaşamaya alışmış olsalar da kız kardeşlerinin gideceğinin farkına vardıklarından bu sefer de sahiplenici bi tavırla mevzu çıkartmaya hazır ve nazırdır. tüm bu paniğin ve duygu selinin her damlasını hisseden kızımız heyecandan titremeye başlar. hiç alışık olmayarak giydiği topuklu ayakkabı üzerinde yürümekten ziyade büyük bir eforla ayakta durabilmeye uğraşır, mezuniyet ve zorunlu gidilen düğünler haricinde o tarz bir makyajı asla yapmadığından, mütemadiyen suratını kontrol etmek zorunda hisseder, aynaya her baktığında isterse dünya güzeli olsun gördüğü yüz bülent ersoy'dur. birileri sürekli sakin olması gerektiğini söylerken derin nefesler almaya başlar ve kapı zili ne idüğü belirsiz bir tonlamayla çalar. sessiz bir çığlık atılır, babaya son bir kez çaktırmadan bakılır.. ve kapı açılır..."amanın da kimler gelmiş, kimler gelmiş!!!"


içinden kapıyı açtığın gibi kapatmak gelir ama yemez. misafirler buyur edilir. herkes tanışır, yerlerine yerleşir. hanım kızımız ve efendi oğlumuz bi şekilde yan yana oturabilmeyi başarabilmiştir. sürekli olarak "napıcaz, şimdi ne olacak, sırada ne var, annen babamı sevdi mi acaba, ya babalar?" gibi konu başlıkları konuşulur sessizce. daha beşinci dakikada herkes tanıştıktan, hava durumu kısaca irdelendiğinden ve vatan millet hızlıca kurtarıldığından (evet sadece 5 dakikada) damat adayının babası dayanamaz ve süratle konuya girer... niyet üstü kapalı izah edilir ve sihirli sözcükleri söylemek üzere ailenin en büyüğüne söz verilir..

"efendim.. burada bu iki iyi niyetli genç insanı birleştirmek, ömürlerinin sonuna dek mutlu olmalarına vesile olmak amacıyla bulunmaktayız.. allahın emri, peygamberin kavliyle kızınızı, gelinimiz
olarak değil, bizim de kızımız olarak sizlerden istiyoruz..."

aman tanrım!!! saat kaç? geleli kaç dakika oldu? kahveler!!! evet kahveler!! ne zaman yapılacak? kaç tane? orta mı? sade mi? olamaz.. ağlıyor.. annem ağlıyor.. ne? onun annesi de mi ağlıyor?? böhühühüühüüüü....babam!!! evet babam!! ne diycek acaba??

"biz sizleri tanımaktan şeref duyduk. doğduğundan beri özenerek büyütüp, kılına zarar gelmesin diye uğraştığımız kızımızı vermek kolay değil.. oğlunuzu gördük, tanıdık, sevdik.. dilerim ki o da bizim evladımız olur, dilerim ki ömür boyu mutlu ve huzurlu olurlar... "

bu sırada kuzen ve yenge kahve işini halletmişlerdir. kahveler ikram edilir... kahveyi içen erkek annesi "kızım ellerine sağlık. kahven çok güzel olmuş" der ve kızımız ayaklanır. o ayakkabılarla aydemir akbaş gibi yürüyerek gider müstakbel kayınvalidesinin ellerini öper.. herkes ayaklanır.. eller öpülür.. herkes birbirini tebrik eder sarılır.. babalar bile sarılır.. 

tüm kombinasyon, permutasyon, rotasyon ve motivasyonlar kullanılarak fotoğraflar çektirilir.. herkes yerlerine geçer.. gelen çikolata ikram edilir.. kızımıza küçük hediyeler verilir .. koyu bir yakından tanıma muhabbeti başlar. rakılar, şaraplar ikram edilir. pastalar börekler yenir.. herkes birbirini sevmiştir. ortam son derece neşelidir. 

herkesin içi rahattır.. baba gelenleri sevdiğinden dolayı kızı adına mutlu, kızından ayrılacağını idrak etmesinden dolayı bir hayli de hüzünlüdür. göstermez.. nadiren içtiği sigaradan birer birer yakar....

muhabbet baymadan insanlar uyuklamadan müsade istenir. herkes takrardan iyi niyetlerini dile getirir ve misafirler yolcu edilir.. kız tarafı hafif yorgun, hafif neşeli, hafiften sarhoş muhabbete başlar.. baba içtiği son sigaranın keyiften olduğunu söyler.. ve gece biter...
kimi kimden istiyosun, ne saçma olaydır diye düşünülse de bazı adetler tadında yapıldığında güzel ve özeldir...

#./kıziste.sh
#anne has been informed
#anne accepted girl
#father has been informed
#father accepted girl

#bash~cd kız evi
:/kız evi #ls
kız babası kız annesi kayınçolar kız
baba anne kardeş damat
:/kız evi #
:/kız evi #./allahın_emri_peygamberin_kavli.sh
#damat's work anounced
#damat's work has been accepted by kız evi
#mal varlığı anounced
#kız evi responsed verdik gitti
#kız alma successfully complated 

dipnot: eee ne demişler, eşek maldan damat akrabadan sayılmaz.

13 Haziran 2013 Perşembe

nazar

köy yerinde yalnız yaşayan fakir bir kadın varmış. kocası bir süre önce ölmüş gitmiş. bu kadının tek geçimi sahip olduğu tek ineğin sütüymüş. fakirlik iyice artınca kadın ineğin yemini, yalını iyice azaltmak zorunda kalmış. bir süre sonra inek süt vermez olmuş.

gitmiş bir komşusuna anlatmış ineğin süt vermediği; "kesin nazardan" demiş komşusu. başka bir komşusuna danışmış, "kesin" demiş, kesin nazar değmiştir." en son sorduğu komşusu da nazar vardır demiş ve nefesi çok kuvvetli bir hocayı önermiş. atlamış hocaya gitmişler.

Resim yazısı ekle
"nazar değmiş senin ineğine. ben bu nazarı çözerim ama


karşılığında on akçe ve bir kilo tereyağı isterim" demiş hoca. kadın düşünmüş. inek süt verdikten sonra ne olacak, tamam demiş.

"şimdi sana bir muska yazacağım. ineğin sağ boynuzuna bağlayacaksın. süt geri gelecek. bu arada ineğin yemini, yalını bol bol ver." demiş hoca on akçeyi ve tereyağını alırken.

kadın aynen muskayı bağlamış. kendi boğazından kesmiş yemi, yalı da bol tutmuş. inek bir süre sonra şaldır şaldır süt vermeye başlamış. 

lakin fakirlik kadın yine ineğin yemini yalını kesmek zorunda kalmış. bir süre sonra süt kesilmiş. kadın düşünmüş. ben demiş bu hocaya gitsem benden yine on akçe ve bir kilo tereyağı isteyecek. en güzeli ben bu muskayı çözeyim, içindekileri temize geçeyim, sonra tekrar bağlayayım boynuza. almış muskayı açmış, arapça harfler beklerken bir bakmış türkçe bir yazı var;

"on akçeyi indirdim cepcağızıma, bir kilo terayağını indirdim midecağızıma, yal vermeden süt bekleyenin koyayım amcağızına."

6 Haziran 2013 Perşembe

sonra normal değilsin diyorlar

ne kadar büyüdük ? 
kim ne kadar 
olduğundan başkası 
olmayı becerdi ? kimi 
becerdik ? becerdiğimiz 
hayatlarımız mıydı ?hiç büyümedik lan biz, hep 
büyüdüğümüzü 
sandığımız anlar 
dizisiydi; ve hayat 
sadece birazda diziydi, 
sıkıcı bir pazar günü tekrarı yayınlanan o 
anlamsız diziler gibi, ve 
belkide anlamsız diziler 
bütünüydük kafiye 
olalım diye 
sadece.sadece belirli bir plana basamak olalım 
diye.sonundaki vurucu 
cümleye sus payı 
bırakılmış gibi 
hemde.her gün sigarayı 
bırakan bir insanın ruhu gibi paslıyız.o'nu 
içmesekte içtiğimiz bir 
yudum aşkı, çektiğimiz 
bir fırt sevgi bizi 
bitirmiş, ciğerlerimizi 
değil. bir cümlenin 
küfür gibi sonu, ki 
cümlenin kendisi 
küfürmüşçesine..