Aşk dediğin hiç olacak zaten, hiç olmayan şey aşk mı olur(!). Aşk dediğin şeyin bir kelime ile karşılığı, birkaç kelime ile tarifi mi olur. Kifayetsizliğimizin telaffuzudur ‘aşk’ diye yazılan, yazıldığı gibi okunan 3 harfli ses. İster Şems ol, ister Hayyam; ister dünyadan gel, ister yabandan; ister şu hayatı yakalayan ol, ister ıskalayanlardan, herkesin meramı bir. Yoluna yoldaş, ruhuna ruhdaş, hayatına eş, aşkın herhangi anlamından birine aşık arar dururuz. Erebilirsek o mertebeye, gün gelir aşk dediğimiz şeyin içinde hiç, hiç dediğimiz şeyin içinde aşk oluruz.
Sanır mısın, aşk dediğin sonradan olma, bir bakıştan doğma. Aşkı arıyorum diye çıktığın her yol, kendi derinliklerine giden yoldur. Ne demiş üstat Şems: “Ne yöne gidersen git, doğu, batı, kuzey ya da güney, çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.” Bu yüzden değil midir, aşk sana dünyaları verir. Dünya içimizdeyken, aşk nasıl dışarıda olsun, bizden ayrı dursun. Ne demiş üstat Hayyam: “Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz, iki başımız var bir bedenimiz; ne kadar dönersem döneyim, çevrende er geç baş başa verecek değil miyiz?” Ama illa ki aşk olsun; açalım ki şu gönülleri iki anka kuşu konsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder