13 Aralık 2012 Perşembe

kırık güverteli sandallar gibi..


“ babana bile güvenme!”. olur. güvenmeyelim, anamıza, babamıza, eşimize, dostumuza, kimseye güvenmeyelim… zaten tecrübeyle sabittir, kaç kez denemiş, kaç kez güvenmiş, kaç kez yanılmışızdır. güvendiğimiz dağlar hep kar altında kalmış, hatta tipi, boran olmuş kaç kez yaşamımızda. türü ne olursa olsun bir ilişkinin temelinde, inanç ve güven duymak vardır. diğer türlüsü ilişki değil, ilişmek tir olsa olsa. zaten güvenle ilgili yaralarımızı da o ilişiktekilerden değil, dokunabilecek kadar yakınımızdakilerden alırız. 

belki de bilmediğimiz, düşünemediğimiz bir şeyler var bu inciniş ve isyan edişlerde! gerçekten bizi yanıltan karşımızdaki mi, yoksa kendimiz miyiz? dahası, dizginleri tutulamayan yaşam mı? karşımızdaki insanı, sınırlarını, yapabilirliklerini ve olmazlarını ne kadar doğru algıladık acaba? beynimizde oluşan imge gerçeğe ne kadar yakındı, ne kadarı gerçekten o insana dairdi, ne kadarını kendimiz yarattık?
aslolan yaşamdır! deriz, deriz de yaşadıkça öğreneceğimizi yine de unuturuz, kendimize de, ilişki içinde olduğumuz insanlara da ait bir çok şeyi bildiğimiz sanısına kapılırız. oysa daha önce hiç geçmemiş olduğumuz bir yol varsa, o yolu da, yolda nasıl yürüyeceğimizi de bilmek olanaksızdır. yaşam sınar bizi, öğretir. bir bakarsınız asla yapmayacağınızı düşündüğünüz bir şeyi yapmışsınız, yapabileceğinizi sandığınızı ise yapamamışsınız. insanın kendine ve diğerlerine dair öğrenmelerinde hep zorun etkisi gereklidir. düz yolda doğru yürümek kolaydır, herkesin yapacağı iştir. sapmadığımız yollar için söyleyecek sözümüzün olmadığını, yada olan sözün de kehaneti doğrulamayacağını bilmemiz gerekir.
düş kırıklığının ve güvenin sarsılmasının temelinde beklenti vardır, beklediğini bulamamak yani. beklemek çoğunlukla insanın kendisiyle ilgilidir, karşımızdakiyle çok da doğrudan ilişkisi olmayabilir. ihtiyacımızdır bizi beklentiye sokan, karşılayacağını düşündüğümüz insanla ilişki içine girmemizi sağlayan da temelde ihtiyaçtır aslında. beklenti içine girmemek sağlıklı bir davranış ve incinmelere karşı bir kalkan gibi görünse de, insanız ne yazık, her şeye karşın hala insanız ve insan olmaktan başka bir şey elimizden gelmez! bekleriz…
bir ilişki içinde olmanın kaçınılmazlarına uzak kalamayacağız. yine seveceğiz, yine güveneceğiz, yine bekleyeceğiz, ağlayacak, güleceğiz… bir tür hastalıklı yalıtım yoksa ortada, bu oyun böyle sürecek.ta ki, nerede kendimizin yanıldığı, nerede karşımızdakinin bizi yanılttığı konusunda daha açık bir görü kazanana dek. 
yaşadığımız sürece insana gereksinim duyacağız, bizi ancak kendimiz kadar yanıltabilecek, incitebilecek türdeşimize yani!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder